Sonuç bulunamadı

    İki Dal Gölgesi Kadar Özgür Olmak




    Odamın camlarından süzülerek içeriyi turlayan dolunayın ışıklarıyla pencereye doğru yol alıyorum. Pencerenin önüne vardığımda farkediyorum ki iki dal bir o yana bir bu yana odamın duvarlarında gel gitlerle voltalar atıyor.

     Dolunayın bir odaya hapsettiği iki dal bir gece de iki özgürlük mahkumu gibi davranıyor. Oysa benim şahit olacaklarıma şahit olsunlar istiyorum. Pencerenin kıyısından gökyüzüne doğru dolunaya bir baktığımda bir anda samanyolunun milyonlarca yıldızı arasında kaybolmaya başlıyorum. Kayboluyorum kaybolmasına da özgürlüğü de anca o kadar geniş bir sonsuzlukta bulabiliyorum.

     Oysa bizler dünyanın neresine gidersek gidelim. Hiç bir zaman insanın zalimce uygulamalarından dolayı, insanın o öfke, kin, nefret bakışları altında asla özgürleşemeyeceğiz. O iki dal gibi bir odaya hapsolunsak belki de milyonlarca insanın arasından dolaşmaktan daha özgür olacağız.
     
     Gökyüzündeki sonsuzluğun içerisinden bize ulaşan ışığa aldanıpta sürüklendiğimiz gökyüzü aslında bizi özgürleştirmediğini biliyoruz. Buna rağmen içerisinde kaybolduğumuz o sonsuzlukta yalnız kaldığımız için daha özgür olduğumuzu hissederiz. Oysa gökyüzünün sonsuz genişliği anca bir özgürlük fikrinin uyandırmasından başka bir şey değil.

     Yeryüzünde ise olan budur. Bir grup insanın buyruğu altında bulunan milyarlarca insan hiçbir
    zaman özgürlüğün doruklarına ulaşamamıştır. O bir grup insan da asla özgürleşemecektir. Milyarlarca öfke, kin, nefret bakışları hep onların üzerinde olacaktır.  Ama öyle insanlar var ki bedenen tutsak olmasına rağmen düşünceleriyle, vicdanıyla, iradesiyle özgürdür, üzerinde tutsak bakışlar yoktur.  Tıpkı dolunaylı bir gece de odaların içinde voltalar atan iki dal gibidir o insanlar... Ancak üzerindeki bakışlar bedenlerini bir odaya hapsedebilir. Her gökyüzüne bakışları sonsuz ışık demetleri içerisinde hep özgürler... 

    4 Yorumlar

    Daha yeni Daha eski

    نموذج الاتصال