Sonuç bulunamadı

    Ayrılık Türküsü

    Gidiyor, ömür gidiyor
    Saniyelerin hızına yetişemez oluyoruz...
    Ve saniyelerin gidişiyle yetinemiyoruz. Birileri bizden gitmeye başlayınca vurulmuşa dönüyoruz... Sivri bir hançer ucu kanayan yaramızı deşmeye başlıyor.
    Can çekişler, bir sızı sarıyor bedenimize... Zaman geçiyor, normalleşmiş gibi görünüyor... Acı dinmiş gibi, giden gitmemiş gibi, eksiklik yokmuş gibi... Gibi gibilerle ama düşlerimiz bir kere ikiye bölündü mü her vedalaşmanın bir ayrılık kadar hüzün koktuğunu, her gidişe çalan bir ayrılık şarkısı bulmaya başlıyoruz...


    Kör olsun mu ayrılığın gözü hadi olsun. Kör olsa yolunu şaşırır mı ki bilmiyoruz. Ya suç ayrılıkta değilse, ya suç bizdeyse...
    Diyarbakırın meşhur bir türküsü var kırklar dağının düzü  karanlık bastı bizi diye sürüp giden... Türkünün hikayesine göre Suzan süryani bir ailenin kızı, öncelerinde bu ailenin hiç çocuğu olmuyormuş son çareleri müslümanların kırklar ziyareti olmuş ve kırklar dağında meşhur kırklar ziyaretine gitmeye başlamış suzanın annesi ziyarette dilekler dilemeye başlamış, adaklar sunmuş böylece adını Suzan koydukları bir kızları olmuş. Kızları olduktan sonra da her yıl suzanın doğum gününde suzanı süsleyip ziyareti ziyaret etmeyi sürdürmüşler... Zamanla Suzan büyümüş, Müslüman komşularının oğlu, Adil ile birbirine aşık olmuşlar.
    Yine bir doğum gününde Suzanın annesi hizmetçilerle birlikte kurbanı kesmek için Suzanı kırklar dağına göndermiş. Adil ile suzan hizmetçlerin iş telâşından faydalanarak kırklar dağının etrafına giderek, orada birlikte olmuşlar. Bu olay üzerine kırklar ziyaretinden bir ceza olarak, Suzan on gözlü köprünün orda kendini diclenin sularına bırakarak boğuluyor. Bunun üzerine Adil'de aklını yitirmiş....


    Kırklar Dağının türküsü bir ayrılık türküsüdür. Bu ayrılık, işledikleri bir suçun bedelidir. Türküye göre kör ve zalim ayrılık değildir. Zalim ve kör olan Suzan ile ayrılıktır. Türkü pişmanlığı dile getiren ama bazı şeylerin pişmanlığının fayda etmeyeceğini dillendirir.

    Bindiğimiz şu hayat treni, bizi götürdüğü yeri düşünmek zorundayız. Kendimizi olmasada kendimizle götürdüklerimizi düşünmek zorundayız. Kendi sonumuzu getirmek bazen başkalarını da öldürmek gibidir. İlla treni raydan çıkartmak değildir mesele.  Ve ayrılık trenden ayrılmak değildir. Trendeki sevdiklerini bırakmaktır. Ya da onları kendi ateşinle sürüklediğin yolun kopuşudur.






    2 Yorumlar

    Daha yeni Daha eski

    نموذج الاتصال