Aslında tüm duygular birbirinin içine gizlenmiş gibidir. Ve aralarında kopulmaz bağlar var. Duygularımıza verdiğimiz isimler de hislerimizin yoğunluğuyla ilişkilidir. Ama aralarında hep ilişkiler vardır. Tıpkı heyecan, endişe ve korku gibi öyle derin bağlarla bağlılar bu mükemmel üçlü…
Neden mükemmel çünkü yapmak istediğiniz veya yapmaya yeltendiğiniz olayları yapıları olguları bu üçlü kontrol eder. Heyecan komut verir der ki; o kadar olumsuz düşünceye rağmen başarabilir miyim? Endişe devam eder; ya başaramazsam? Ve korku gelir hepsinin üzerine çöker der ki; kaç durma kaç? Tüm bunlarla yüzleşmeye çalışan 1300 gr beynimiz duygularımız karşısında mantıksal yol ararken kendine, hislerimiz mantıksal yönlerimizin önüne setler örer ve her şeyi mahveder. Hayal kırıklığı, pişmanlık...
Ama siz yine de aklınıza güvenip duygularınızı da köreltmeyin. Korkularınızla gerçeği fark edin. Heyecanınızla korklara yürürün. Bu yürüşünüzde endişe duyacağınız birşeyler de var olmalı. Ama yine de kaçmayı düşünmeyin.
Hislerin en kuvvetlisi olanına gelirsek umut derim... Mümkün olmayan herhangi bir şeye inandırabilir, tüm zamanlar boyunca insanı bekletebilir ve geleceğe dair tüm hayalleri içselleştirip kendine bir yol çizdirtebilir. Hem çok saftır hemde insanı bir ihtimal uğruna peşinde sürükleyecek kadar tehlikelidir umut.
Daha sayabileceğim örneklendirebileceğim birçok duygu var elbette... Peki tüm bu hislere rağmen nasıl bir tutum sergilemeliyiz? Yıllarca sorulmuş olan mantık mı yoksa hisler mi? Tabi ki kesin bir cevap veremeyiz. Her ikisiyle tercih yapmayı öğrenmeliyiz... Ne zaman mantık devreye girer ne zaman his devreye girer bunlara açıklık getirmeliyiz. Öncelikle insanın kendini tanıması gereklidir. İstersen başarılı olursun. İstersen dünyanın en zengin adamı olursun. Ne istediğini bilirsen mutlu dahi olursun. Hatta ne istemediğini bilirsen ne istediğine daha kolay ulaşabilirsin...
Ama siz yine de aklınıza güvenip duygularınızı da köreltmeyin. Korkularınızla gerçeği fark edin. Heyecanınızla korklara yürürün. Bu yürüşünüzde endişe duyacağınız birşeyler de var olmalı. Ama yine de kaçmayı düşünmeyin.
Hislerin en kuvvetlisi olanına gelirsek umut derim... Mümkün olmayan herhangi bir şeye inandırabilir, tüm zamanlar boyunca insanı bekletebilir ve geleceğe dair tüm hayalleri içselleştirip kendine bir yol çizdirtebilir. Hem çok saftır hemde insanı bir ihtimal uğruna peşinde sürükleyecek kadar tehlikelidir umut.
Daha sayabileceğim örneklendirebileceğim birçok duygu var elbette... Peki tüm bu hislere rağmen nasıl bir tutum sergilemeliyiz? Yıllarca sorulmuş olan mantık mı yoksa hisler mi? Tabi ki kesin bir cevap veremeyiz. Her ikisiyle tercih yapmayı öğrenmeliyiz... Ne zaman mantık devreye girer ne zaman his devreye girer bunlara açıklık getirmeliyiz. Öncelikle insanın kendini tanıması gereklidir. İstersen başarılı olursun. İstersen dünyanın en zengin adamı olursun. Ne istediğini bilirsen mutlu dahi olursun. Hatta ne istemediğini bilirsen ne istediğine daha kolay ulaşabilirsin...
TEBRİK EDERİM 👏 Güzel ve özlü bir yazıydı👍
YanıtlaSilTeşekkür ederim sağolun varolun
SilEvet, ne sadece mantığa, ne de sadece hise yoğunlaşılmalı. Gönül ve ruh dünyamıza ziyaret ettiğimiz ve beynimizin kaç gram olduğunu öğrendiğimiz bir yazı olmuş. Başarılar dilerim
YanıtlaSilTeşekkür ederim sağolun kesinlikle akıl ve kalp birbini tamamlamali
SilTeşekkür ederim sağolun kesinlikle akıl ve kalp birbini tamamlamali
YanıtlaSil