Sonuç bulunamadı

    Müzik Tiklerimi Durduruyor

    Bugün bir hikayemiz var. Hikayemize geçmeden önce kendim dahil herkese bir kaç soru soracam, doğrusu herkesin kendisine bu soruları sormasını isteyecem. İlk ne zaman hatırlamaya, anlamaya kendinizi fark etmeye başladınız? Mesela ben karanlık bir gece de kedilerin miyavlamasını milat kabul ediyorum. Öncesi yok bende küçüktüm, küçükler küçüklüğünü hatırlayamazlar. Etrafıma baktığımda iki kolum, iki bacağım, iki gözüm, iki kulağım bir de burnum vardı. Konuşmayı, görmeyi ve duymayı da biliyordum.  Bir çok şeye sahiptim diye düşünüyorum. Ve bu durumu hiç sorgulamadım. Neden kolum, bacağım, gözüm, kulağım yok diye hiçte düşünmedim. Hatta olmadığı için bu durumu yadırgamadım. Peki siz hatırladığınız o ilk andan beri mevcut fiziksel ve doğuştan gelen kalıtsal rahatsızlıklarını yadırgıyormusunuz? En önemlisi de sizden daha mantıklı, daha zeki daha inanç sahibi biri karşısında kendinizi aptal gibi hissediyor musunuz? Bu durum karşısında insanların size nasıl yaklaşmasını beklersiniz? Siz fiziksel ve zihinsel olarak eksik bir birey olarak torpil görmek mi istersiniz yoksa sınıfsal tüm ayrıcalıklardan sıyrılmış bir birey olarak herkesle eşit seviyede olmak mı? Anlamadıysanız daha radikal bir şekilde ifade edeyim. Toplumun deyişiyle özürlü muamelesi görmek ayrıcalık olarak kabul eder misiniz?

    Hatırladığınız ilk anı nörolojik(beyin kaynaklı) bir rahatsızlık olsun. Bu rahatsızlık istemsiz, ani, hızlı beden tikleriniz ve garip bir ses çıkarmanız olsun.
    Hatırladığınız o ilk andan beri bu durumla karşı karşı karşıyasınız. Acaba bu durumu kendiniz için kusur görüp kendinizi yadirgar mısınız? Bu size tuhaf gelir mi? Tiklerinizi kontrol edememek size zor gelir mi?

    Ben kendi cevap hakkımı bu hikayeyi yazmama müsade eden Seyithan Sevinç arkadaşımıza vermek istiyorum. "Evet tuhaf. Kafa sallamazsam, ses çıkarmazsam kendimi çok tuhaf hissediyorum. Yahu niye zor olsun. Tourette Sendromu olmamak nasıl bişey bilmiyorum ki. Hiç bu Tourette sendromsuz olmadım ki tuhaf hissedeyim. Doğuştan göz kırpma özelliğin var diye 'Aha göz kırptım gidip anneme haber verin. Gözüm bir açılıp bir kapanıyor. Bana bir şeyler oluyor.' diyor musun? Aksine tiklerim olmazsa tuhaf hissederim. Bana da senin sessiz ve hareketsiz halin tuhaf geliyor."

    Buraya kadar tamam. Peki Tourette Sendromlulara veya başka tür rahatsızlık olarak gördüğün insanlara karşı nasıl davranmak lazım. Cevap çok basit hiç bişey yapmamak, onlarda bizim gibi dediğin anda büyük bir sınıfsal ayrıma başlamış oluyorsun. Ayrıca rahatsız olarak gördünüz insanlara karşı özel bir sevgiye ihtiyaç yoktur. "Sevgi gostereceksiniz, sevgilinize, annenize babanıza sevgi gösterin." der hikayenin kahramanı...


    Buraya kadar olan herşey hikayenin normal tarafıdır. Hikayemizin garipsenecek tek tarafı müziğin ve şiirlerin bu tikleri terbiye etmesidir. Beni etkileyen kısım da budur.

    Seyithan Sevinç "Tek çarem gitarım. Acil ilk yardım tektiğim onu elime aldığımda tiklerim durur." der. Müziğin  ruhun gıdasını olduğunu hep söylüyorduk ama hiç şahitlik etmemiştik. Kesinlikle müziğin sadece ruhun değil artık bedenin de gıdası olduğuna şahidim. Devamında müzikle tanışmasını isteyerek olduğunu söyleyen Seyithan bunun sonrasında zorunluğa dönüştüğünü söylüyor. Müziğin bu tiklerin dermanı olduğunu ilkokul üçüncü sınıfta şarkı söylediğinde fark ettiğini dile getiriyor.  Daha öncesinde kendi kendine şarkı söylediğinde durdurduğunu ama ilk defa topluluk önünde tiklerin durması müzik sayesinde olmuştu.


    Ama buna sadece müziğin mucizesi demekte doğru değil, Seyithan arkadaşımız yine şiir okurken için de bu durumun geçerli olduğunu, abisinden etkilendiği fotoğrafçılıkta da kadraja bir manzarayı aldığında durduğunu ve bunun kendisi için touretsiz bir dünyaya bakış olarak değerlendirir. Esasında bu durum sanat disiplininin verdiği konsantrasyon ile ilgilidir. İnsanın içindeki o sanatçı ruhun dışa yansımasıyla ilgilidir. Seyithan Sevinç'in gerçek anlamda sanatçı ruhuna sahip olduğuna inanıyorum. Öte yandan bu durum karşısında sanatın vazgeçilmez bir güzellik olduğunu anlamaya başlıyorum. İster kitap okuyun, ister müzik dinleyin, isterseniz bir tabloya dalıp gidin. Ya da herhangi birisini icra edin, farketmez. O sanat ruhu varsa içinizde mutlaka o disiplini sağlarsınız.

    Peki siz müziğin, şiirin ve tüm sanatların gücüne inanıyor musunuz? Okuduğunuz tek bir satır, dinlediginiz tek bir söz, baktığınız tek bir görsel sizde etkiler uyandırıyor mu? Umut pencerelerinizi açıyor musunuz? İnançlarınız güç kazanıyor mu? Herşeyden önemlisi kendi kimliğinizi nerde arıyorsunuz? Sanırım, cevaplarını bildiğimiz bu kadar soru sormak bize yeter.

    Heft Reng
    Seyithan Sevinç'e bu yazının yayınlanmasında gösterdiği anlayış için ve katkılarından dolayı kendisine teşekkür ederiz.

    3 Yorumlar

    1. Çok güzel yazılarınız var. Teşekkürler:)

      YanıtlaSil
    2. Gerçekten insan en çok cevabını bildiği soruları duyduğunda korkar ve müzik ruhun ve bedenin ilacı bir sıkkinligi en iyi tedavi eden şey bence müziktir

      YanıtlaSil
    3. yine cok güzel bir yazı okudum sizin kalemınızden . tebrik ederim

      YanıtlaSil
    Daha yeni Daha eski

    نموذج الاتصال