Bana bir gün deselerdi ki gün gelecek, hayata dair beslediğin umut, içindeki heyecan, saf ve güzel düşüncelerin, her şeye bu kadar olumlu yaklaşmaların ve bir çok şeyi değiştirebileceğine dair inancın ve daha dahası... Evet bu saydıklarımın hepsinin birer birer yıkılacağını ve yerine insanlara karşı büyük bir ön yargının, insanlığın utanç verici davranışları, dünyanın iyiye değil de sürekli kötüye doğru gittiğini dile getirselerdi... O insanlara mutlaka kızacaktım. "Siz ne diyorsunuz diye soracaktım." Neyse ki insanlar bana bunları söylemediler aslında kötü yaptılar ve söylemiş olsalardı. "Siz ne diyorsunuz?" Diye soracaktım. Ve savundukları tezlerini boşa çıkarmaya çalışacaktım. Hey o insanlar benden önce dünyanın bozuk düzeninden haberdar olduğunuz halde ve bunu kabul etmeyeceğimi bildiğim halde "neden beni uyarmadınız" demekten kendimi alıkoyamıyorum.
Sahi dünyanın düzeni hep bozuk muydu? Çağlar boyu insanlar iyiye ve doğruya ne derece de ulaşabildiler. Yaşadığımız çağın bozuk düzeni geçmiş insanların düzeniyle kıyaslandığında ileriye doğru mu adım atmışız yoksa daha da gerileyerek insana ait güzel duyguları daha mı çok değersizleştirdik... Ama öyle sanıyorum ki bu bozuk düzen bize bırakılan geçmiş insanların mirası... Ve bu mirasa daha kötü fazla kötülük ekleyip gelecek nesillere bırakacağız. Çünkü biz insanlar böyleyiz. Ne kadar güzel duygulara ve hislere sahip olursak olalım. Bu duyguları aktarmaktan ve ifade etmekten geri kalıyoruz. Öfkemizi, kinimizi kustuğumuz gibi, güzel olan tarafımızı yansıtmaktan utanç duyarcasına geri kalıyoruz.
Bizim kaybetmemize sebep olan aslında sevgimizi ve güzel hislerimizi dışa yansıtma konusunda eksik oluşumumuzdandır. Yoksa mutlaka içimizdeki iyilik ve sevgi yine içimizde olan kötülük ve nefrete karşı galip olabilirdi. Tam bu nokta da insanları iyi ve kötü olarakta sınıflandırmaya başlıyoruz. Ve bu sınıflandırma hiç adil değildir. Çünkü şuna inanıyorum. "Bir insana dokunduğumuz kadarıyla ve içinde yatan kendisiyle tanıştığımız kadar onun iyi ve kötü tarafını teraziye koyabiliriz." Bir taraftan da şuna inanıyorum. "Eğer insanlara fırsat verilirse onlara karşı oluşturulan ön yargılar kırılırsa mutlaka insanların içindeki iyilik galip gelir."
Şimdiye kadar yazdıklarım hala umut var eden içlerinde iyilik ve sevgi taşıyan bireyler içindir. Bundan sonraki kısa bir kaç cümlemi iyi kuramayabilirim.
İçlerinde ne olursa olsun iyiliğe erişemeyeceği ve hidayeti aramaya yeltenmeyecek insanlarda vardır. Ve dünyanın düzenini bozan belki de güzelliklere gölge düşüren bu topluluk sevgiye hizmet edebilecek güzel kalplerin önüne de set çekiyordur. Dünyanın bozuk düzenin kaynağı belki de budur. Çünkü insan egosuna çabuk yenik düşebilir ve bir yerden sonra bu ego onu geri dönülemez bir yere taşıyor. Tarihteki zalim hükümdarlar bunun en iyi örnekleri olmuşlardır. Onlar hiç bir zaman hidayet bulamadılar. Sahip oldukları ego onları lanetledi. İnsanlığa karşı giriştikleri zalimce oyunlar ve kötülükler onlara güzel görünmeye başladı. İnsanlık tarihine kara leke olarak girdiler. Şimdi ve gelecekte de aynı senaryo devam edecek....
Ne kadar iyiliğe ve güzelliğe hasret kalırsak kalalım dünyayı sevgi cennetine dönüştürmek mümkün olmayacak sanırım. Ama şunu başarabiliriz. İyi ve güzel başlangıçlarımızla kendimize ve sevdiklerize güzel bir dünya kurmak her zaman mümkündür.